Muharrem ayı, Hicri yılın birinci ayıdır. Kur’an-ı Kerim’de ifadesini bulan ve Arap kültüründe kutsal sayılan dört aydan biridir. Hz. Âdem’in tövbesi bu ayda kabul edilmiştir. Hz. Nuh’un gemisi bu ayda Cudi dağında selamete ermiştir. Buna benzer on kadar Peygamber’in çok önemli hatıralarının bu aya, özellikle de Muharrem’in onuncu gününe denk geldiği ifade edilmektedir.
On Muharrem günü, M.680 yılında, Sevgili Peygamberimizin (s) sevgili torunu Hz. Hüseyin ile aile fertlerinin büyük bölümünün şehit edildiği ve asırlardır da tüm Müslümanlarca hüzünle yâd edilen Kerbala olayını da hatırlatmaktadır.
Peygamber Efendimizin (s) emriyle namazlarda “ Allahümme salli ve Allahümme bârik” dualarını okuruz. “ Allahım Sen Muhammed’e, O’nun ehli beytine ve ashabına merhamet eyle…” diye dua ediyoruz. Ülkemizin dört bir yanında Hasan, Hüseyin, Ali, Avni, Fatma, Ayşe, Zeynep gibi isimler çokça kullanılmaktadır. Hatta camilerimizin duvarlarını süsleyen sekiz levhanın ikisi Hasan ve Hüseyin’dir.
Allah’ın, Peygamber’in, Kuran’ın ve Ehli Beytin rehberliği konusunda, bir farklılık bulunmamaktadır. Ehli Beyti sevmeyen ve Kerbela’ya üzülmeyen bir Müslüman da yoktur. Allahımız, Peygamberimiz, Kitabımız, Vatanımız, Bayrağımız bir iken, bizler maalesef Sünni ve Alevi diye bir bölünmüşlüğün içine düşmüş bulunuyoruz.
Bizim artık kavgayla, tartışmayla ve faydasız mücadeleyle kaybedecek vaktimiz yok. Birlik, beraberlik, kardeşlik, barış, huzur ve güven içinde yaşamaya ihtiyacımız vardır. Bir an önce doğru ve ortak paydada buluşarak, ülkemizin daha güçlü olması için, hep birlikte çaba gösterme zamanıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s) Medine’ye hicretinden sonra, Muharrem Ayının 9. ve 10. veya 10. ve 11. günlerinde oruç tutmuş ve ashabına da tavsiye etmiştir. Ayrıca: “ Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Muharrem Ayında tutulan aşûre orucudur.” Diğer bir hadislerinde de: “ Aşûre orucunun bir önceki yılın günahlarına keffaret olacağını ümit ediyorum.” buyurmuştur. Bizler de bu tavsiyelere uyarak, 14 asırdır Muharrem Ayında oruç tutmaya gayret ediyoruz. Allah abul etsin ve rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin.
Bir de AŞÛRE dediğimiz tatlımız var. Hz. Nuh’un gemisi, içindekilerle birlikte kurtulunca, herkesin elinde kalan tahılları bir araya getirip pişirdikleri ve aşûrenin buradan hatıra olarak kaldığı şeklinde rivayetler vardır. Ancak aşûrenin hatırlattığı önemli mesajları alıp uygulamanın daha isabetli olacağını düşünüyorum.
Aşûre küçük tahılların bir araya getirilmesiyle yapılır. Bizler de yiyecek, para ve iyilik gibi küçük şeyleri bir araya getirelim. Faydalı olan en ufak şeyi bile asla küçümsemeyelim. İyilik yapmak aklımıza gelince, hemen yerine getirelim.
Aşûre farklı bakliyat ve tahıllardan oluşur. Bizler de farklı ırk, millet, kültür ve dinlerden olabiliriz. Ama bunu ayrışma sebebi değil, kültürel zenginlik olduğunu kabul ederek, bir arada huzurla yaşayabiliriz, hatta yaşamalıyız.
Aşûrede herkesin sevdiği nefis bir tat ve lezzet vardır. Bizler de birlik, kardeşlik ve dayanışma ruhuyla çok güzel şeyler ortaya koyup tadını da çıkarmalıyız.
Aşûrede başkalarına ikram vardır. Bizler de sahip olduğumuz tüm güzellikleri başkalarına ulaştırmalı ve paylaşmayı başarmalıyız.
Muharrem Ayının ve Aşûre geleneğimizin iyilik ve güzelliklere vesile olması dileğiyle.
Turgut AÇARİ
İl Müftüsü
Bu yazı 1692 defa okunmuştur.