Hicret, kalben ve bedenen bir yerden, başka bir yere göç etmek demektir. Genelde din ve iman uğruna yapılan yer değişikliğine hicret denir. Özelde hicret, Hz. Peygamber (s)’in 622 yılında Mekke’den Medine’ye gitmesinin adıdır.
Tarihte bütün Peygamberler hicret etmişlerdir. Hz. Adem’in Cennetten dünyaya hicreti, Hz. Nuh’un gemiyle evinden ayrılması, Hz. Musa’nın anne kucağından Firavun’un evine gitmesi, Hz. İbrahim’in Mekke’ye gidişi, Hz. Yusuf’un da Mısıra gitmesi gibi.
Hz. Muhammed (s) de önce Erkam’ın evine taşınmıştır. Müslümanları Habeşistan’a göndermiştir. M. 620 yılında Taife hicret etmiş, ancak gördüğü kötü muamele sebebiyle geri dönmek zorunda kalmıştır.
Sevgili Peygamberimiz (s) İslam dinini tanıtma, yayma ve yaşama konusunda üç önemli metot izlemiştir. Birincisi sabır, ikincisi hicret, üçüncüsü de cihattır. Rasulullah ve ashabı on üç yıl boyunca sabır imtihanını kazandılar. Ancak tehdit ve zulüm artarak devam edince, ikinci plan olan hicrete başvurdular.
Hz. Peygamber (s) müminlere hicret izni verdi, ama kendisi hemen hicret etmedi. Zira akrabalarının desteği sayesinde fazla eziyet görmüyordu. Fakat müşrikler Darünnedve’de toplanıp Ebu Cehil’in : “ Her kabileden birer genç seçelim. Muhammed’in evini kuşatsınlar ve hepsi kılıçla vurarak birlikte öldürsünler. Bu durumda Haşimoğulları, tüm Arap kabilelerine savaş açamaz; mecburen diyete razı olacaktır. Bu mesele de böylece halledilmiş olur” şeklindeki teklifini kabul ettiler.
Bu çirkin ölüm kararı Allah tarafından Hz. Peygambere bildirilerek hicrete izin verildi. Rasulullah (s) da Hz. Ebu Bekr’i yanına alarak hicret etti. Alınan tedbirleri ve yol boyunca cereyan eden ibretli olayları tekrar etmeden, bir iki hususu zikretmek istiyorum.
Hicret zordur. İnsanın bizzat kendisi karar verip, taşınacağı evi belirleyerek, istediği tarihte evini taşıması bile zordur. Bir de inancı uğruna evini, vatanını ve yakınlarını bırakıp gitmek, çok daha zor olsa gerektir. Hele Sevgili Peygamberimizin Mekke’den ayrılırken; “ Ey Mekke, yeryüzünde en çok sevdiğim şehir sensin. Elimde olsa gitmezdim. Ama ne yapayım ki, buranın insanları bana yaşama hakkı tanımıyorlar. İşte bu sebepten gidiyorum.” demesi, hicretin zorluğunu anlatmaya kâfidir.
Hicret kaçış değil, geçiştir ve değişimdir:
Ölüm tehdidinden, yaşama hürriyetine geçiştir.
İbadet hürriyetine kavuşmaktır.
İmanın tadını, başkalarına da ulaştırmaktır.
Aşiret halinden, devlet yapısına geçmektir.
Sabırdan sonraki mücadele metodunu uygulamaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s) hicret kavramına başka anlamlar da yüklemiştir. Bunlardan bir kaçını aktarmak gerekirse: “ Hicret, kötülüğü terk etmendir.” “ Hicret, Rabbimin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir.” “ Hicret, geçmiş günahlara keffaret olur.” buyurmaktadır. Artık Medine’ye hicret olmayacağına göre, bu hadislerdeki müjdeye uygun hicrette bulunabiliriz.
Mesela:
Cahillikten ilme hicret edebiliriz. Haramlardan helallere, günahlardan da tövbeye hicret edebiliriz. Bidatten sünnete, hurafeden hakikate, kibirden tevazuya, terörden huzura, yalandan doğruluğa, kirden temizliğe hicret edebiliriz, hatta etmeliyiz diye düşünüyorum.
Yüce Mevla hicri yeni yılımızı hepimiz hakkında hayırlı ve uğurlu eylesin.
Turgut AÇARİ
İl Müftüsü
Bu yazı 261 defa okunmuştur.