Değil midir ki kalbimizin kapısı, canlı varlığın en çok istediği güven ve güvenmek hissiyatıdır…
Bir hayat için, bir nefesi, bir nefese hissettirmek için, atmaz mıyız yüreğimize sevgi tohumlarını…
Nedensiz güvenmek ister, nefes alan her canlı varlık sevdiğine, (dostuna, arkadaşına, komşusuna, vs….)
Onunla yaşamını güzelleştirmek ister.
Şöyle arkama yaslanıp düşündüm kimine aydınlık kimine karanlık olan bu gecenin derin sessizliğinde… Güven Nedir diye. Can mıdır, canan mıdır. El’midir , malmıdır. Nedir Güven ve beni bu kadar derin düşündüren…
Kendine ve değerlerine inanmaktan kaynaklanan yüreklilik.
Birine inanma ve bağlanma duygusu, itimat.
Her yürek temiz doğar. Bunu muhafaza etmenin tek şartı mutlak sevgiyle ve inandığımız değerlerle yaşamaktır. Yaşadığımız olumsuzluklarda bile bir hayır aramaktır.
Yani sevgiyle harmanlamaktır inancı…
Sadece maneviyatlı insanlara mı ait bu kavram? Yâda çocuklara mı ait? Yoksa insan olmanın şartımı?
Peki kimlere ait?
Hep temiz kalpliler mi? güven duygusu taşır.... kalbimizi temiz tutmak için çare nedir ??
Yâda benim kalbim temiz diyenler acaba ne kullanıyorlar.
Ölçü nedir!
Yüreklerin temiz kalabilmesi için ilk şart sevgi tohumunu ekmektir kalplere…
Yetişen filizin adı sevgi ise eğer, hayat yaşamaya değer…
Bazen en yakınımızda bile iç dünyamızı açabileceğimiz bir dost, bir arkadaş aramaz mıyız ?
Yoksa nasıl hayallerimizi, isteklerimizi, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi paylaşır ve bu ortamı oluştururuz.
Var mıdır yer yüzünde satın alabileceğiniz bir sevgi ağacı yada ağlarken başınızı göğsüne yaslayıp huzur bulduğunuz bir yürek. Satın alabilir misiniz bu hayallerinizi…
Peki neydi içimizdeki güç…
Huzur mu, mutluluk mu, artık kendimizce adını ne koyduksak bu sevdanın dalları, belki sevda beklide aşkdı bu güven duygusu…
Değil midir ki hastalıklarımızda bile önce doktorumuza güvenir. Sonra iyi olacağımıza inanırız.
Bir gün yenidünya ya gelmiş enik'i (kedi yavrusu) aldım elime, nasılda bağırmaya çabalamaya başladı, henüz gözleri bile açılmamıştı.
Benim kokum ve sıcaklığım yabancıydı ona.
Susmadan sanki kurtar beni anne der gibiydi etrafa.
Kediciği göğsümün üstüne koydum. Kalp atışlarımı dinledi ve bir kaç dakika sonra ağlama sesi kesilip, sakinleşmişti…
Hissetmişti ona zarar vermeyeceğimi…
Bir canlı varlık kalbi dinleyerek güvenmeyi başarmıştı...
Neydi Güven!
Ama güven bir kere sarsıldığında veyahut bir cam parçası gibi parçalandığında ise; verdiği emniyet duygusu ortadan kalkar. Ve küçücük bir yalan bazen tüm doğruları siler süpürür…
Emniyet;
Yani güvenme hissiyatı ortadan kaybolunca hiç kimse ne düşündüğünü ifade edemez. Sevinçler ve üzüntüler paylaşılmaz hale gelir…
Yerini agrasiflik, şüphecilik, yalnızlık ve sanal ortamlar almaya başlar…
Sanal ortamlarda ise neden güven duygusu aranılmaz hale geliyor.
Gözler yalan söylemez, kalbin aynasıdır, derlerdi büyüklerimiz.
Sanal ortamlarda sadece eller konuşur. (müstesnalar ve istisnalar kaideleri bozmaz)
Belki de yapılan hataların, yalanların uçup giden duygularımızın intikamını almaya başlarız.
Bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde!
Tanımadığımız kişidir nasılsa diyerek kandırırız kendimizi aslında…
Ve kendi ellerimizle sileriz.
O yüce duyguyu, Adı Güven olanı!
Böyle bir ortamda sevgi, hoşgörü ve hatta şefkat hislerimiz olumsuz yönde nasiplerini alırlar.
Ve başlarız şu kelimeyi zikretmeye
"ben ki yalan söylüyorum, bana bile güvenilmez. O zaman ben nasıl inanayım kendime"
Artık zamanla zorlaşır GÜVEN’mek.
Neydi Güven!
Karanlığıyla geceyi oluşturan hüznü dağıtan sabahın doğacak olan ışıklarını düşünmektir. Dudaklarımızda kalan tebessümle güveniriz geceye ve sabah doğacak güneşe…
Kalbimizin kapısını açan o duyguyla, hayatımıza güçlü ve huzur dolu bir yol çizeriz.
Peygamberimiz efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’ın şu hadisi şerifi çok manidardı:
“Müslüman kişi; insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”
Gelin bir müjdeyle noktayı koyalım sözlerimize…
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) buyuruyor ki:
“Bana altı konuda garanti verirseniz, ben de size Cennet'i garanti ederim.”
Birincisi, konuşunca doğru konuşmak.
İkincisi, söz verdiğinde sözünde durmak.
Üçüncüsü, emanet edilen bir şeyi iade etmek.
Dördüncüsü, namuslu olmak.
Beşincisi, gözleri haramdan korumak.
Altıncısı, ellere hakim olmak.
" (Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel, c. V, s. 323)
Şimdi; bu söze güvenmeyen var mı.?
Elbette ki hayır.
En güvenilir en emin olandan iletiliyor bizlere.
Güven duygusunun oluşması ve Güvenebileceğimiz dostlarımızın artması ümidiyle diyorum ki:
Sevgi ve Güven dolu günler diliyor, cennete buluşmak ümidiyle sizleri Allah’a emanet ediyorum.
Selam ve dua ile…
Bu yazı 221 defa okunmuştur.