SİZ KAÇ HAYAT YAŞIYORSUNUZ?
İnsanoğlu dünya denen gezegene teşrif ettiğinde ne kendisine nede yaşayacağı hayata karşı tam anlamıyla dirençsiz bir şekilde adım atar.
Canlılar arasında korumasız ve donanımsız hayat denen serüvene başlayan tek yaratıktır insanoğlu. Ancak zaman geçtikçe kendine sunulan yardımcılar sayesinde hayat denen serüvene hazırlanır taki bilinç düzeyine erişene kadar.
Batı bu bilinç düzeyini onsekizyaş olarak almıştır. Kendi kendine yetebilme yaşı olarak ancak bizim inancımız, örf ve adetlerimiz ergenlik yaşını kız ve erkek ayrımı yaparak daha erken yaşlara çekmiştir.
İnsan büyüdükçe yaşadığı hayattan etkilenerek kendi hayatı dışında da başka hayatlar yaşamaya başlar. Belki bu hayatlar kendi olgunlaşmasında önünü açmada işine yaramaktadır.
Fakat bir müddet sonra iradesi zayıf olan insan bu yaşadığı hayatlarda kaybolmaya başlar. İşte ikinci, üçüncü, dördüncü… hayatlar bu şekilde ruhunda oluşmaya başlamıştır.
Maalesef yaşadığımız çağın açmazlarından olan bunalımlı hayat profili herkesin ruhunun enderin noktalarına sirayet ettiği için bizler tek bir hayat yaşamayı bırakmışızdır.
Elimizde olmayan nedenlerden dolayı çevremizde ne kadar etkilendiğimiz kişi, olay vb. etkiler varsa bir o kadar daha hayat yaşamaya başlıyoruz.
Bu şuna da benziyor aslına bakarsanız. İnsan maske kullanır daima. İçyüzü çoğu zaman açığa çıkmaz. Mevcut olaylara karşı o an hangi maske kullanılması gerekiyorsa onu kullanır.
Farklı hayat yaşama algısı ona benziyor. Ancak maske kullanma algısını ayıran bir nüans noktası şu, kullandığı maske o anki kişi için yada olay için kullanılmaktadır ve geçicidir.
Yaşadığı hayatlar ise artık ruhuna sirayet ettiğinden dolayı değiştirme içgüdüsü ortadan kalkmıştır. Çünkü hayat iç içe o kadar geçmiştir ki farkında değilizdir.
Evladımızla farklı bir hayat yaşarız, işimizdeki arkadaşlarımızla farklı bir hayat yaşarız, arkadaşlarımızın her biriyle farklı bir hayat yaşarız gibi.
Tabi iç benliğimiz bu hayatlar içinde saflaştırarak kendi hayatımızı etkilemeden bu hayatları yaşayabiliyorsak ve ruhumuz bu anlamda temiz tutabiliyorsak bu ciddi bir başarıdır.
En bariz örnek siyasetçiler, bulundukları konumla o kadar hemhal oluyorlar ki bir zaman sonra kendi özbenliklerini, gerçek hayatlarını yitirip farklı bir hayata adım atıyorlar.
Ya da subaylar görevlerinde bulundukları hayatı o kadar benimsiyorlar ki emekliliklerinden sonra sivil hayata geçiş yapamıyorlar.
Tabi çok zor bir olgunun, içinden çıkılmaz bir halin içinde debelenen insan yavrusunun üstesinden gelebileceği bir durum değil.
Bunun üstesinden gelenler yalnızca geçmiş zamanlarda yaşayan peygamberlerdi, onların yardımcıları ashabı ve bu zaman kadar insanoğlu içinde onların kutlu yolunun bekçileri veliler.
Vesselam. Kalın sağlıcakla…
Bu yazı 173 defa okunmuştur.