Peki, aldatmak nedir?
Aldatmak; beklenmedik bir davranışla yanıltmak; bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden, gereği gibi uyanık olmayışından yararlanarak onun zararına kazanç sağlamak; ayartmak, kötü yola sürüklemek. Birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek; (karı ya da koca) eşine sadakatsizlik etmek.
Neden insan hem cinsini aldatır? Sadece ticarette değil, hemen her sahada, her alanda. Çok kolay ama zor anlaşılır bir cevabı var bu sorunun; insan. İnsan denilen varlık mahiyetindeki mündemiç iyi ve kötü duyguların sesine kulak veriyor ve iradesi ile nihai tercihini yapıyor; yani aldatıyor. Pekâlâ, bu fiilden müslüman müstağni mi? el-Cevap; kocaman bir hayır. Çünkü müslüman da insan. Onun da hayvani, beşeri ve insani özellikleri var. Bu özelliklerin galebesine göre tavır belirliyor kendine. Ama onun avantajı İslam dinine sahip olması; dinin bağlayıcı kurallarının kendini çepeçevre kuşatması; hareket alanını ve sınırlarını belirlemesi. Tabii bu kuralların hayata intikali için şart olan şey ise iman. Hem de kavi bir iman. O imanın varlığı-yokluğu ya da kuvveti-zayıflığına göre bir yol ve istikamet belirler insan dünya hayatında kendine. Ahirette de ona göre karşılık bulur elbet
Ayetlerde;
Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.
Ey insan! İhsanı bol Rabbi’ne karşı seni aldatan nedir?
Hadislerde;
Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bize silah çeken bizden değildir. Bize hile yapıp aldatan da bizden değildir."
(Müslim, Îmân 164, Fiten 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 50; Tirmizî, Büyû 72; İbni Mâce, Ticârât 36)
"Kim, bir adamın karısını veya kölesini ayartıp aldatırsa bizden değildir."
(Ebû Dâvûd, Edeb 126)
‘İhanetin küçüğü, büyüğü olmaz ‘, demiş Hz. İsa (a.s)
"Şeytan, insanları aldatmak için Cenab-ı Haktan bir takım tuzaklar ister. Kendisine altın, gümüş, at, yiyecek-içecek, elbise, şarap ve çalgı gibi şeyler verilir. Bunlardan o derece hoşlanmaz. Fakat kadın da verilince, şeytan sevincinden ellerini çırpıp oynamaya başlar." (Mevlana, XIV, 265-271.)
Mevlana’nın sözleri doğrultusunda, nefse şu şekilde bakabiliriz. Nefis, şeytanın insandaki sözcüsü durumundadır. Nefis, şeytandan gelen telkinlere hassas bir alıcıdır.
Nefis, bütün kötülüklerin anasıdır. Mevlâna, bunu şöyle bir temsille anlatır:
"Biri annesini öldürür. 'Niye anneni öldürdün?' derler. 'Zina yapıyordu' cevabını verir. 'Anneni öldüreceğine adamı öldürseydin' dediklerinde şöyle der: 'Her gün bir adam mı öldürmeliydim?'
Sevgi arayışı aldatmanın kılıfıdır.
Aldatmak bir sevgi arayışı değildir. Kişilik sorunları yaşayan, egoları yetersiz olan insanlar aldatır. Aldatanlar gerçek aldatma sebeplerine kılıf uydurmak için sevgi arayışı içerisinde olduklarını söyleyebilirler. Fakat bu doğru değildir. Aldanmamak istiyorsan tecrübe edilmiş işleri bırakıp, tecrübe edilmemiş işlere yapışmamak lazımdır.
Birine taşıyabileceğinden fazla değer verirseniz, bu sizin aldatılmanız için ilk ve büyük nedendir. Değer verdiğiniz kişi, kendi ailesinde yeterli kadar sevgi ve saygı görmemişse, öz saygı ve öz sevgisi yeterince gelişmediğinden aldatmak kaçınılmazdır. Uygun zaman, mekân ve insan aranır. Uygun zaman, uygun mekân ve uygun kişi bir araya geldiğinde aldatmak eylemi gerçekleşir.
Çoğu aldatılmada, aldatılan kişi mutsuzdur mutlaka. Ama asıl aldatandır mutsuz olan. İçsel problemleri vardır. Öz saygısını yitirmiştir. Öz benliğinde ciddi yaralar vardır. Eksik büyümüştür aldatanlar ve aldatarak tamamlamaya çalışırlar eksikliklerini. Oysa bilmezleri her aldatmak, deliği daha da büyütür.
Aldatmak kompleks (yani karmaşık) sorunlu bir psikolojik yapının sonucudur. Aldatmak tarihin ilk dönemlerinden bu tarafa yaşayan sosyolojik bir hastalıktır.
İnsanın yaratılışında en temel üç öğe; öz-değer, öz-güven, öz-saygıdır. Bu değerlerin bütünü insanın ruh sağlığını ve sosyal yaşamını belirler. Bu değerlerin kaybı toplumda aldatma psikolojisinin doğumu anlamına gelmektedir.
Merhum ve muhterem M. Es’ad Coşan Hoca Efendi aldatmamak ve aldanmamak için şunlarısöyler; İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.(Ziya Paşa)
“Bir insanın ‘doğru’ hareket edebilmesi için önce ‘doğru’nun ne olduğunu bilmesi gerek... Hakkı, hakikati, doğruyu, iyiyi, uygunu, münasibi, mütenasibi aramak, bulmak, saymak, sevmek, tebcil etmek, baş tacı eylemek, rehber edinmek her olgun, ergin, bilgin, bilge, erdemli, değerli kişi için en başta gelen şarttır. ”
“Etrafınızda dönen dolapları fark ediniz; yalana, göz boyamacılığa kapılmayınız; yalancıya, menfaatçiye, fırsatçıya, vefasıza, sahtekâra, hilekâra, mekkâra alet ve destek olmayınız! Doğrudan, doğruluktan, haktan, adaletten, sıdk ve sadakatten ayrılmayınız; .. sadıklarla beraber olunuz!
Sonuç olarak bu hastalık ile mücadele etmenin yegâne iki yolu vardır:
1. Doğru ve güzel bir eğitim sistemi (din, ahlak, hukuk, doğa şartları, sosyal şart, teknolojik gelişim, tefekkür),
2. Bilinçli ve düzenli psikolojik danışmanlık desteği (Özellikle büyük aile yapısını terk edip, küçük aile yapısına geçtiğimiz günden bu tarafa en elzem konulardan biridir; yüzlerce yıl tekke ve zaviyelerle desteklenen toplumumuzda bunların kapatılması ile oluşan boşluk maalesef doldurulamamıştır.)
Vesselam.
Kalın sağlıcakla…