‘Hastalığının çaresi yokmuş. O işin torpilsiz başarılması imkânsızmış. Mümkün değil o sorundan kurtulamazmış.’ Böyle düşüncelerle kendimizi kilitlememiz doğru mu?
Yüce Yaradan bizden bu bağlamda -Kendisine gönülden dua etmemizi, -ümidimizi mutlaka korumamızı ve -takdirine güvenmemizi ister.
Bir damladan evreni yaratan Allah için imkânsızlık yoktur. Ancak Allah yarattığı kurallarını (sünnetullah) ana hatlarıyla korur ve mesela başından beri insana kuşkanadı takmayı dilemez. Masalsı hayallerimizle değil, bize sunduğu hayatın çerçevesine uyan gerçekçi dualarımızla Rabbimize yönelebiliriz.
Hz. Zekeriya’nın (as) «Rabbim, beni tek başıma bırakma; sen ki vârislerin en hayırlısısın,» yakarışıyla yaptığı duaya aldığı cevabı yüce Yaradan şöyle açıklar: “Biz de onun duasına karşılık verdik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de (çocuk yapmaya) elverişli hale getirdik.” (Enbiya, 89-90)
Sebeplere başvurmak da bir duadır, yakarmak da duadır. Mümin elinden geldiğince sebeplere başvurur ve elinden geldiğince dua eder. Sebepler açısından imkânsız görünen ise Allah’ın bir müdahalesiyle mümkün olur.
İman Allah’a teslimiyettir. Yürekten yalvarıp takdirini ümit içerisinde ummak ve vereceği her cevaba razı olmaktır. Allah bize gerçek bir teslimiyet bağışlasın
Bu yazı 984 defa okunmuştur.