İHH YALOVA'NIN KURBANLARINI PAKİSTANDA KESTİ
Yalova İHH gönüllüsü Sabri Kan 2013 Kurban programı sebebi ile gittiği Pakistan izlenimlerini Yalova Pusula ile paylaştı.
Tarih: 25-10-2013 19:54
Ebu Bekir’i Bekleyenler…
İstanbul alan kodlu bir numara cep telefonumu aradığında, kurban organizasyonu için arandığımı anlamıştım. Nazik ve müjdeci bir şekilde Pakistan’a gideceğimizi söylüyordu. Doğrusu biraz hayal kırıklığı yaşamıştım. Çünkü ben daha çok Afrika taraflarında Sudan ve Kenya gibi bir ülkeye gitmeyi hayal etmiştim. Ama Pakistan’dı kısmetimiz.
Pakistan; 4 eyalet (Pencap, Sind, Belucistan ve Keşmir), 190 milyon insan 796 bin kilometrekarede yaşıyor. Deprem, sel, muson yağmurları, fakirlik … ilk anda akla gelenler…
13 Ekim Pazar günü havalandık. Önce 5 saatlik uçuşla Karaçi’ye, oradan 2 saatlik uçuşla nihayet başkent İslamabat’a… İslamabat’a indiğimizde havaalanının görüntüsü, adeta Türkiye’nin 80’li yıllarının görüntüsünü yansıtıyor…
Yolda merak ve heyecan dolu sohbetler. Konya, Yalova ve İstanbul’dan gelen 20 kişilik gönüllü ekibiz. Herkes ayrı bir heyecan yaşıyor. Bizi İslamabat havaalanında, İHH’nın Pakistan temsilcisi İsmail Songür karşılıyor, sıcak ve samimi bir kucaklaşma ile. İsmail, Mavi Marmara’nın yiğit şehidi Cengiz Songür ağabeyimizin oğlu. Babasının yolunda bir insanlık numunesi… İslamabat’ta bizi karşılayan başkaları da var; yetimler… En güzel elbiselerini giymiş, ellerinde çiçeklerle… önce otele, oradan Khubaib Foundation’a (Hubeyb Vakfı) gidiyoruz. Bu vakıf ismini Hubeyb bin Adiy’den almıştır. Çünkü o da bir öğretmendi ve şehid edilmeden önce iki rekât kılınmasını Müslümanlara sünnet olarak hediye eden de bu güzide sahabeydi. Yıllar önce kardeşini uzak diyarlara gönderen bir kardeşin yeniden ona kavuşması gibi kucaklaşıyoruz. Her cümlede Allah’a hamd, her sarılışta bir hasret giderme…
Akşam yemeğinde, harika bir mercimek çorbası, et yönünden oldukça zengin bir menü var. Baharatlar çok fazla. Pakistan’da olduğumuz süre içinde ikram ve misafirperverlik zirve yaptı, tabii baharatlı yemekler de… Vakfın başkanı Nedim Ahmet Han bizlere vakfın çalışmaları ile ilgili bir sunum yapıyor. Onlarca güzel çalışma… Yetim, fakir, mülteci ve öğrenci merkezli projeler… En dikkat çekicisi tutuklulara yapılan yardımlar. Merak ettik ve sorduk; neden tutuklular diye. Burada çok küçük bir suça bile çok uzun süreli hapis cezaları veriliyor. Hubeyb Vakfı, özellikle basit suçlardan dolayı uzun mahkumiyet alanlara mesleki kurslar veriyor veya fidyelerini ödeyerek onların yeniden ailelerine kavuşmalarını sağlıyor. Bunu yaparken büyük bir titizlik için araştırmalar yapılıyor.
Arefe ve Muzaferabat
Pakistan’da arefe, bizde bayramın ilk günü. Pakistan ile Hindistan arasında ciddi bir soruna neden olan Keşmir bölgesine gidiyoruz. Vize ile girilen bir bölge. Başvurularımız çok önceden yapılmış. Sabah yola çıkıyoruz. Dağlık bir bölge. Himalaya dağlarının boy gösterdiği mavi ve yeşilin birbirine nispet ettiği bir doğa harikası. Bizim Karadeniz’imiz. Bir farkla, nem oranı hemen hemen sıfır. Tertemiz bir hava var. Sıcaklık 28-30 derece civarında. 180-200 km’lik yol, 5 saatte tamamlanabiliyor. Keşmir’in başkenti Muzaferabat’tayız. Muzaferabat’ı tam tepeden gören bir otele yerleşiyoruz. Aynı akşam yetimlerle buluşmak üzere İHH’nın Hubeyb Vakfı işbirliği ile yaptırdığı Rara Muzaferabat Kolejine gidiyoruz. Yine coşkulu bir karşılama. Çocuklar, hep bir ağızdan Türkçe olarak “hoşgeldiniz” diyorlar bize. Sarılıyoruz, yılların hasretini giderircesine…
Rara Muzaferabat Kolejinde 350 öğrenci var. 150’si yetim ve yatılı. Dışarıdan gelenler ise ya yetim veya muhtaç aile çocukları. Ancak kolejin başarısı mükemmel. Pakistan ulusal sınavlarında çok başarılı dereceleri var. Hatta başarıda işi abartmış olmalılar ki bu yıl iki öğrenci Oxford Üniversitesinde eğitim görecek. Biri tam burslu biri yüzde doksan. Bu başarı Muzaferabat’ta kıskanılacak düzeyde. Milletvekilleri ve zengin aileler bu okula çocuklarını yazdırmak için büyük çaba gösteriyor. Ancak bazı şartları var okulun. Örneğin dışarıdan gelen öğrencilerin lüks elbise ve ayakkabı giymeleri yasak. Öğrencilerin sosyo-ekonomik sınıfı kasteden küçük düşürücü herhangi bir söz söylemeleri okuldan atılma nedeni olarak kabul ediliyor. Ayrıca dışarıda gelen öğrencilerin özel arabalarla getirilip götürülmeleri de yasak. Herkes okulun temin ettiği servisi kullanıyor. Kolej, fakir öğrencilere ücretsiz, ancak maddi durumu iyi olan diğer öğrenci velilerinden sadece yemek ve servis ücreti alınıyor. Anlaşılacağı gibi işin ticari bir boyutu yok, tamamen insan yetiştirme ve hayır odaklı.
Pak Gençlik: Hubeybiler
Rara Muzaferabat Kolejinin Müdürü ile tanışıyoruz. Neredeyse 2 metre boyunda… çok iyi İngilizce konuşuyor. Konuşmalarından çok iyi bir vizyona sahip olduğunu fark ediyorsunuz. Bu kolejin öğrenci ve öğretmen başarısının en önemli sırrının kurumun başındaki müdür olduğunu anlamak zor olmuyor. Öğrencilerin sportif başarıları da çok iyi. Bizi karşıladıkları gece yaptıkları gösteriler yüreğimizi ağzımıza getirdi. Ateş çemberinden atlama, el üzerinden yürüme, havada takla atma, taekwando, motosikletli gösteri vs…
Gece yetimlerin bir başka sunumları bekliyor bizi. Ömer Karaoğlu’ndan güzel bir ezgi söylüyorlar bize. Ama en etkileyicisi Oxford’lu iki öğrencinin sunumu oldu. Öğrencilerden biri Pakistan milli şairi Muhammed İkbal’i, diğeri de Hubeyb Gencini temsil ediyor.
İkbal gençliğe sitemkar;
“Tanımıyorsun ecdadını (sahabeyi kasdediyor),
Onlar ki dünyaya medeniyeti yaydılar.
İnsanlığa hakikati öğrettiler.
Oysa ey genç sen kendinde değilsin.
Ne geçmişini ne de geleceğini biliyorsun.”
Hubeyb genci cevap veriyor:
“Evet ikbal, haklısın.
Benden önceki nesiller,
Unutmuşlardı İslam’ın gücünü,
Ama ben geçmişimi iyi tanıyacağım,
Geleceğimi iyi kurgulayacağım.”
Bu sunum bizi yeniden büyük bir duygu seline kaptırıyor. Gözyaşlarımızı tutmamız imkansız. Gençlerle sohbet ediyoruz. Yatakhaneyi gezdiriyorlar bize. Her yer tertemiz, pırıl pırıl. Temizliğe çok dikkat edilmeyen bir ülkede şaşırtıcı derecede temiz görüyoruz İHH desteği ile kurulan kurumları.
Bayram…
Bayramın ilk günü. Namazı Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın isteğiyle Muzaferabat’ta yaptırılan camide kılıyoruz. İmam hutbede geldiğimizi haber veriyor cemaate. Namaz sonrası bayramlaşma ve muhabbet dolu bir ortam…
Kurban için tekrar Rara Muzaferabat Kolejine dönüyoruz. Salavatlar ve tekbirler eşliğinde kurbanlar kesiliyor. Kardeşlerimizin Türkiye’den verdikleri vekilliği yerine getiriyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerin sıcak ilgileri hiç bitmiyor. Öğrencilerle voleybol oynuyoruz. Buruk bir üzüntü ile öğrencilere yeniliyoruz. Onların başarılı olmaları bizi sevindiriyor doğrusu. Artık ayrılmak zorundayız buradan, yüreğimizin bir parçasını bırakarak. Çocuklar gitmemizi istemiyor gibi sarıyorlar etrafımızı. İstemeye istemeye kapanıyor minibüsün kapısı. Yeniden İslamabat’a dönüyoruz.
Karadeniz’de denize dik şekilde inen yollara benzeyen yollardan ilerleyerek İslamabat’a ulaşıyoruz. İlk durağımız İslamabat’taki Uluslararası İslam Üniversitesi. Burası tam bir ümmet senfonisi. Her renk ve dilden Müslüman öğrenciyi görmek mümkün. Öğrenci başkanı ve bölge başkanlarının bize yaklaşımları mahcup ediyor bizi. Çok mutlu oluyoruz.
Proje mi dediniz?...
Yeni konaklama yerimiz, İslamabat’a 20-30 km mesafedeki Haripur Kampüsü. Kampüs diyorum çünkü 130 dönüm üzerine kurulu bu alanda şimdilik; yetimhane, yemekhane, mescid, okul, hayvan barınakları ve oyun alanları var. Proje çok büyük. Şimdilik yok ancak hayırseverlerin katkıları ile İHH öncülüğünde, anasınıfından üniversiteye kadar pek çok birim olacak. Burada 160 yetim yatılı olarak kalıyor. Ancak okulun şimdilik öğrenci mevcudu 450. Yetimhane dışından gelenlerin içinde de yetim ve yoksul aile çocukları var. Yine çok sıcak bir karşılama ve sevgi seli. Bu kampüste hedef; 4 bin öğrenci, ilkokuldan üniversiteye kadar kaliteli ve ücretsiz bir eğitim. Gönüllüler olarak yaptığımız bağışların böyle gözle görülür şekilde hayırlı ve isabetli işlerde kullanılması daha da arttırıyor heyecanımızı.
Yetimlerle sohbetler yine aynı heyecan ve güzellikte devam ediyor burada da. Aynı başarı hikayeleri burada da var. 2,5 yaşında yetimhaneye gelip şimdi 15-16 yaşında olan gençlerle tanışıyoruz. İHH’nın kız ve erkek çocuklar için bu yetimhaneye benzer daha pek çok yetimhanesi var Pakistan’da. Bütün bu yetimhanelerin yetimlere ödenen 90 TL gibi cüzi bir para ile ayakta durması da bir başka bereket olsa gerek. Pakistan’da bir öğretmen aylığının 140 ila 200 TL arası olması, yetim sponsorluğu parasının ne kadar bereketli olduğunu bir kez daha gösteriyor. 90 TL ile ne yapılabilir ki diye soranlara; Pakistan’da bir yetimin bir aylık yeme, içme, giyinme, barınma ve okul masraflarının tamamı karşılanabilir diyoruz.
Aynı günün akşamı saat 10 civarı İslamabat’a 50 km uzaktaki bir Afgan kampını ziyaret ediyoruz. Bir dere kenarına konuşlanmış 50 haneden oluşan 20 yıllık bir kamp burası. Her hane tek gözlü. En fazla 15-20 metrekarelik evler. Çamur ile sıva yapılmış. Fakirliğin zirve noktası. Hepimiz ufak bir şok geçiriyoruz. Ama insanlar çok sıcakkanlı yine. Bayan ekimiz bir eve konuk oluyor, erkekler ise kampın muhtar evine. Kurban etlerini dağıtıyor, biraz oturup sohbet ediyor ve ayrılıyoruz. Ama bu insanlar için mutlaka bir şey yapma kararlılığı ile…
Geceyi Haripur’daki yetimhanede geçiriyoruz. Yetimlerle birlikte sabah namazı, kahvaltı ve tekrar İslamabat’a dönüş. Cuma’yı İslamabat’ta Kral Faysal Camiinde kılıyoruz. Cuma sonrası Hubeyb Vakfı’nda bayramlaşma var. Türkiye’den gelen diğer organizasyon gönüllüleri ile 3 deve ve 3 büyükbaş hayvan kesiminden sonra vakfın başkanı ile bir istişare toplantısı… Öneriler, destekler ve iyi dileklerle artık ayrılmaya hazırız Pakistan’dan. Az sonra tekrar Karaçi’ye oradan da İstanbul’a döneceğiz.
Son Söz
Pakistan… Gelişmişlik olarak Türkiye’nin 1970-1980’li yıllarını andıran ama modern dünya coğrafyasında masumluğun ve İslam toprağı dokusunun hala canlı kaldığı bir ülke. Özellikle İHH’nın bölgedeki gözle görülür çalışmaları bizi ve Pakistan’ı İslam sofrasında yan yana oturan iki kardeş kılmaya devam ediyor. Bu çalışmaların büyük bölümünün yetim odaklı olması da bir başka güzellik ola gerek...
Yaptığımız bu gezide ellerimizle verdiğimiz ancak nasıl kullanıldığı konusunda çok detaylı bilgilere sahip olmadığımız hayırların ne kadar güzel meyvelere dönüştüğünü bizzat görme fırsatı yakaladık. Fakirliğin ve yoksulluğun kol gezdiği bu topraklarda umutların yeşermesine neden olan çağımızın Ebubekirleri; Hubeybleri sizleri bekliyor, kardeş olmak istemez misiniz?

Bu haber 116 defa okunmuştur.
Etiketler :
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri