İnsanlığı oluşturan temel taşlarından biriside yaşadığı hayatın kendisine kattığı pozitif değerleri yaşamayı ve yaşatmayı bilmesidir.
Ne yazık ki ne yaşadığımız hayatı idrak edebilmişiz. Ne de bize bahşedilen ulvi insanlık cevherini kullanmayı bilebilmişiz.
Akl-ı selim sahiplerinin bizlere gösterdikleri ve ışık tuttukları bu girift yolda düşüncelerimizin bizi düşürdüğü derin dehlizlerden ancak bu şekilde kurtulmaya çalışmaktayız. Ancak çok az sayıdaki insan kurtulmayı başarabilmiştir.
Son gelişmeler ışığında açıklanan demokratikleşme paketinin derin düşünceden çıkmadığı belli oluyor ki ne halkı nede siyasi çevreyi tatmin etmedi. Yapılan birbiri ardına açıklamalarda genel kanı dağ fare doğurdu oldu.
Ancak sayın başbakan bu ne ilk ne de son deyip ucu açık uzun bir yola ışık tuttu, çünkü gelecek eleştirileri görür gibiydi.
Burada düşünce, devreye girdiği olmuyor da, düşünce insanın yanında hiç kimse kalmıyorsa açık menfaat çatışmasını, kapalı beyinlerde açıkça görebilmekteyiz.
Bundan dolayı mevcut siyasi paradigma da siyasi kişilerin kaygısı, halkın kaygısını ezip geçerek ülke menfaatini hiçe sayarak, kendi isteklerini halkın isteği gibi göstererek aslında bu alışverişte nasıl menfaat kazanacaklarının kaygısını ön plana çıkarmıştır.
Maalesef bunu kişilerin kısa zamanda düşüncelerinin getirisi olarak yorumlatmayı bize becermiştir siyaset. Ama düşünce, insanın yanına uğramayan bu beyaz ata binmiş kara şövalyeler, düşünce devreye girdiği zaman daima kırıntıların sözde korudukları insanlara ait olduğunu pişkin pişkin dile getirmekten ne utanmışlar nede arlanmışlardır.
Düşünce, bizce bu oluyor, insanın menfaati yönünde ettiğin her söz aktif kaynaşmayı sağlıyor, düşünce de, ulaşmaya çalıştığın her birey, yaydığın ısı nedeniyle buharlaşmalarına sebep oluyor. Peki, neden karşında sağlam bir yapı bulamıyorsun dersek, sağlam harçtan sağlam yapı olur, deniz kumuyla yapılan inşaat ufak bir sallantıda çöker de ondan.
İşte insan düşünce, düşünceleri de düşüyormuş. Eğer düşünce, düşüncelerin düşmüyor ise sen düşmemişsin, senin madde tarafın düşmüş asıl ulvi yönün dimdik ayakta demektir. Bunu başaran insan var mıdır belki de bir elin parmakları kadardır ancak vardır.
Bu haber 135 defa okunmuştur.