Kur’an-ı Kerim, gençlik döneminde başlayıp gerçeklerin izinde ve yanlışların da karşısında olan Hz. İbrahim ile, pek çok imtihanlardan geçen Hz. Musa’yı anlatır. Sabır aşamalarından başarıyla geçen Hz. Yusuf’u ve imanları uğruna yaşamaktan vazgeçen Ashab-ı Kehf’i tanıtır. Daha pek çok Peygamberin ibretli kıssalarını, ibret almamız için tek tek anlatır.
Sevgili Peygamberimiz (s), “İnsanlar içinde Allah’ın en çok sevdiği kimse, iyiliklere yönelmiş gençtir.” buyurmuştur. Diğer bir hadislerinde, “Kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelenecek yedi gruptan biri de Allah’a ibadet ve itaat duygusuyla büyüyen gençtir.” diye müjdelemiştir. Ayrıca, “İhtiyarlık gelmeden önce, gençliğin kıymetini biliniz” diye de uyarıda bulunmuştur.
Kâinatta boş gibi görünen yerlerde bile, hava vardır, yani boşluk yoktur. İnsanoğlunun boş olan midesi, yemek ve suyla dolar. Kafası bilgi ve teknikle dolar, kalbi ise iman, ahlak ve sevgiyle doyar. Çocuklarımızın beden gelişimi için gösterdiğimiz çabanın daha fazlasını, beyin ve ruh gelişimi için de göstermeliyiz.
Gençlerden bahsederken “kanı kaynıyor, ele avuca gelmiyor” gibi sözler söyleriz. İşte bu dönemdeki gençleri ikaz etmek gerektiğinde, her zaman Peygamber metodunu uygulamalıyız. Bir gün Rasulullah’a (s) gençlerden birinin alkollü vaziyette camiye geldiği söylenir. Sevgili Peygamberimiz, “Ona müdahale etmeyin ve incitecek bir davranışta da bulunmayın. Cami onun hatasını düzeltecektir.” der. Gerçekten de o genç, kısa sürede içkiyi bıraktı ve caminin devamlı cemaati oluverdi.
Bizler de öz evlatlarımız başta olmak üzere, tüm çocuklara ve gençlere Hz. Peygamber’in (s) sevgisi, şefkati ve güzel üslubuyla yaklaşırsak, onlar da Allah’ı Peygamber’i ve camiyi seveceklerdir. İnsan, sevdiği kimseyi üzmez ve karşı gelmez. Korktuğu kimseyi de hiçbir zaman sevmez.
Çocuklara ve gençlere bizler her konuda örnek olmalıyız. Zira güzel örnekler gençleri etkiler ve iyi yöne kanalize ederler. Çocukların şahsiyet gelişimlerinin %70’i yedi yaşına kadar tamamlanmaktadır. Bu bakımdan örnek olma konusunda en başta gelenler, anne ve babalardır. Örneklik etmede öğretmenler, hocalar, yöneticiler, sporcular ve sanatçılar da sorumludurlar. Aslında bir hadisi şerife göre hepimiz sorumluyuz ve mutlaka hesap vereceğiz.
Gençlerimize okumaları ve çok çalışmaları gerektiğini öğretmeliyiz. İnançlı ve ahlaklı olmalarını sağlamalıyız. Dostlarını da, düşmanlarını da tanıtmalıyız. İsimlerinden başlayarak, her şeyin iyisini onlara verelim ki, karşılık beklemeye yüzümüz olsun.
Hz. Ömer (ra) “Genç insanı olmayan bir davanın, yaşama şansı yoktur.” derken; Hz. Ali (ra) de, “Çocuklarınızı kendi yaşayacakları döneme göre yetiştirin” tavsiyesinde bulunmaktadır. Bu noktada aile, okul, cami, devlet ve millet elele vermeli, iyi gençler yetiştirmeli, onlara güvenmeli ve sorumluluk vermeliyiz.
Bizler, üzerimize düşen görevi layıkıyla yaparsak, gençlerimizle ilgili olarak : “Hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar. Atalarına karşı saygıları yok. Tek bildikleri eğlenmek ve telefonla oynamak. Çok isyankârlar, bir türlü mutlu olmuyorlar” gibi sözlerle dert yanmaktan kurtuluruz.
Eğer istersek, mutlaka bir çözüm buluruz ve başarırız. Gençler asla ihmale gelmez. Onlar birer hazinedir ve geleceğimizdir. Pişman olmamak ve eyvah dememek için, bizlerden bekleneni en güzel şekilde ve zamanında yapmalıyız. İyi yetişen bir çocuk bir nevi vakıf gibidir. Ailesi ve emeği geçenler için, kıyamete kadar sevap vesilesidir.
Cenab-ı Hak cümlemize iyi evlatlar lütfeylesin ve gençlerimizin de hayrını görmeyi nasip eylesin.
Turgut AÇARİ
İl Müftüsü