Topraktan yaratılan insan, nasıl ki nefes alıp veriyorsa, toprak da zaman içinde biriken nefesini, kuvvetli şekilde vererek boşaltır. Bu durum, yerkürenin doğasında vardır ve yıl boyunca defalarca tekrar eder.
Toprağın bu nefes verişiyle oluşan depremler, çoğu zaman okyanuslarda gerçekleştiği için, genellikle farkedilmez. Ancak karaya yakın bölgede veya karada meydana gelirse, çok etkili olur. Hatta yıkıcı ve acı verici durumlara sebep olabilir.
Deprem başta olmak üzere bütün doğal afetlerde, birincisi ilahi, ikincisi de insani dediğimiz iki önemli boyut vardır. Hadid Süresi 155. ayette belirtildiği üzere depremler takdir-i ilahidir. Bakara Süresi 155. Ayette ve daha pek çok ayette ifade edildiğine göre de imtihandır.
İnsani boyutuna gelince, fertlerin ve toplumların hatalı davranışları, ihmalleri ve kusurlu iş yapmalarının da musibetlere, ölümlere ve yaralanmalara sebep olabileceği, Şûrâ Sûresi 30 ve Rum Sûresi 42.ayetlerde hatırlatılmaktadır. Zaten “ Deprem öldürmez, ihmal öldürür” diye bir söz, hafızalarda yer etmiştir.
Bir musibetle karşılaşanlar, önce kendilerini sorgulamalıdırlar. Hata veya ihmal varsa, ilk olarak bunu düzeltmeleri icab eder. Kendilerinde bir noksanlık, bir hata bulamayanlar, sabır imtihanından geçtiklerini bilmeli, çözüm yolları aramalıdır.
"Deki Allah size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye kadirdir.” (En'am 65) ayeti nazil olmuştu. Sevgili Peygamberimiz (s) "Ya Rabbi! Dünyevi ve semavi afetlerle ümmetimi cezalandırma.” diye yalvardı ve bu duanın kabul edildiği Cebrail tarafından haber verildi. (Mec.Tefasir, c,2. S, 422)
Bu dua hürmetine, Muhammed ümmetini dünyada helak edecek bir ceza olmayacaktır. Gerçek cezalandırma ahirette olacaktır. Buna göre: "Allah ceza verdi” veya "Bela gönderdi” gibi sözler ve. yorumlar doğru değildir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere afetler ders ve imtihan içindir.
Üzücü olaylar, bazen de günahlara keffaret olur. Şer gibi görünen olaylarda bazen tahmin edemediğimiz hayırlar bulunabilir. "Kim kötü bir iş (yanlış) yaparsa, cezasını çekecektir.” (Nisa 23) ayeti inince, Hz. Ebu Bekir: "Ey Allah'ın elçisi! Her yanlışımızın cezasını çekecek olursak, ne olur bizim halimiz?” diye sordu. Resulullah (s): "Allah seni affetsin Ey Ebu Bekir. Sen hiç hasta olmadınmı, bir derdin bir üzüntün olmadı mı?” diye sorunca, Hz.Ebu Bekir: "Evet oldu” cevabını verdi. Peygamber Efendimiz (s), “İşte bu gibi durumlar, senin cezalandığın şeylerdir” buyurdu.(Taberi, IV. 5/294) Yani bazı hatalarımızın keffaretini dünyadayken ödemiş oluyoruz.
C. Allah Nisa Sûresi 102.ayette: "Tedbirinizi alınız” diye emir buyurmaktadır. Deprem şumuydu, burnuydu diye tartışmak yerine, depremden önce, deprem esnasında ve depremden sonra alınacak tedbirlere yoğunlaşalım. Bu vesilejl birkaç hususu sizlerle bir kere daha paylaşmakta fayda görüyorum.
1- Sebep ve sonuç ilişkilerini güzelce araştıralım.
2-Tedbirlerimizi alalım ve her an hazırlıklı olalım.
3-Yapılacak tüm işleri ehline verelim.
4-Sabır sınavından geçtiğimizi asla unutmayalım.
5-Sabretmenin sevaba ve ilahi affa sebep olduğunu hatırlayalım.
6- Doğal afetleri, Allah' a yönelme ve dua vesilesi kabul edelim.
Sohbetimizi, Peygamber Efendimizin yaptığı ve tavsiye ettiği dua ile bitirelim: "Allahım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, gökten ve yerden gelecek bütün felaketlerden beni koru!” Amin.
Yüce Mevla bizleri her türlü afetten korusun ve dayanılması zor acılar yaşatmasın diyor ve hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Turgut AÇARİ
İl Müftüsü