Zamanı geri getiren bir icat çıksa her şeyi değiştirsek yanlışlarımızı ya da yapamadıklarımızı yapsak olmaz mı? Hayatı yaşasak üzülmeden, ağlamadan, keşkekleri atsak okyanuslara, hatta ayağına taş bağlasak kalsa denizlerin en derinliklerinde gelip bizi bulamasın bir daha.
O kadar keşkeklerimiz var ki, kaç yaşında olursak olalım yaptığımız yanlışları zaman geçince anlıyoruz, kendimi iyi bir anne olarak bilirdim, ta ki kızım anlatınca yüreğimin sızlamasıyla anlayabildim ki kendimce haklıydım daima…
Yanılgı payım yoktu, yaptığım her şey de doğruydu, eee anneyim ya!
Çok küçük yaşımda anne olmam belki evlatlarım ile beraber büyümemden kaynaklanan bir duyguydu bu… Yâda annelik duygusu muydu?
Kızım, aradan beş sene geçmiş olmasına rağmen anlatırken, sanki dün yaşamış gibiydi.
Yutkunarak anlattı, o an kendimden utandım nasılda yanlış yapmışım nasıl bir anneyim diye geçirdim içimden. Yüreğim sessiz hıçkırıklara tutuldu gözlerim içimi akıtmak için sabırsızlanırken dişlerimi o kadar sıkmışım ki acımaya başlamıştı bile!
Ağlamaya hakkım yok, diye seslendim yüreğime, ben kötü bir anneyim…
Kim bilir kötü bir eş, evlat, komşu, arkadaş, suçlu olarak hiç görmedim ki kendimi! Aynaya baktığımda hep ben olarak baktım! Yanlışlarımı hatalarımı görmek istemedim ki! Ondan bakan gözüm görmedi.
Şimdi hayatımı bir sinema filmi olarak seyretsem, "Şimdiki aklım olsa bunları yapmazdım" derdim. Nice yaşadıklarıma.
Lakin desem hatta günlerce ağlasam, ne faydaki büyüklerin bir sözü geldi aklıma:
"İdamdan sonra gelen af, neye yarar"
Kızımın içindeki o hüzünlü duygusunu nasıl yok edebilirdim ki.
Oysa onun iyiliği içindi yaptığımı sanmıştım.
13 yaşında ve kilosu fazlaydı. Ailemizde obeziteli akrabaların var oluşu tedirgin adıyordu beni.
Sağlığını kaybedeceğini düşündüm.
Ve doktoruyla istişare yapıp kızımı özel bir kliniğe yatırmıştım klinikte sağlıklı beslenmeyi hayatına geçirecekti, iler ki hayatında kilo problemi yaşamamalıydı. Hastalıkların başıydı kilo ya kalbi yağ bağlarsa ya şeker hastalığına yakalanırsa!
Her şey beynimde dans ediyordu, anne olarak önlemimi almıştım…
Evet, ama 13 yaşında bir çocuğun en çok sevgiye muhtaç olduğu dönemde anne sevgisiyle harmanlanıp obeziteyle daha güçlü savaşa bileceğini düşünememiştim.
Belki iler ki yaşlarında klinikte tedavi görebilirdi kendini tanımaya başladığında ve bilinçle hayata atıldığı zaman olmalıydı, ergenliğe adım attığı dönemde kesinlikle yanlıştı...
“Duyguların karman karışık yaşandığı hayat diliminde tek ilaç sevgi olmalı"
Kızım:
- Anne biliyor musun babam beni kliniğe bırakıp gittiğinde ardından pencere koştum, baba beni bırakma kalamam bura da diye kapalı pencerenin ardından bağırdım sesimi duyurmak için duymadı beni… Sen gelmemiştin bizim ile babamla yalnız gitmiştik. O da bırakıp hemen döndü… Evimize de çok uzak bir yerdi orası birde onun korkusu girmişti yüreğime çok ağladım diye anlattıkça yüreğime kaç hançer saplandı bilmiyorum...
Ben:
- Ağzımı açıp da bir kelime cevap veremedim. Özür diledim sessizce… (duyuramadım sesim çıkmadı )
Evet, gitmemiştim, babasıyla yollamıştım biliyordum dayanamam kızımı bırakıp da dönüp eve gelemem onun iyiliği için evde ağladım arkalarından o kadar zordu ki evden gidişi, yüreğim acıyordu!
Ben anneyim, diyordum kendi kendime teselli olmak için sağlığına kavuşmalıydı, diye düşünmüştüm…
Klinikte yatması sadece hüzün bıraktı kızım kilo veremedi.
Şimdimi evet aklı erdi ve her şey yoluna girdi. Ama hep yüreğinde taşıyacağı unutamadığı bir dersle yanlış mı yetiştirildik acaba?
Daima neden haklı olduk?
Yâda çevreden duyduklarımızla mı hareket ettik?
Cevabı bilinmeyen bir soru oldu beyinlerimiz de! Şimdi keşkeklerin ardına sığınıp hayatı temize çekmeye çalışmak ne kadar adil!
Unuttuğumuz bir gerçek var:
"Yaşamın müsvetesi yok""
Ondandır ki hayatımızı karalayıp olmadı deyip elimizde büzüp çöpe atamıyoruz elimizde kalan hüzünlü hatıralar...
“ Hayat” evladından dahi ders alabileceğini gösterir insana…
“Eğer-şayet-keşke” de elenen sözcükler hayatımızda...
İmtihana tabi olan insan, öyle bir ince elekten geçiyor ki, insanın 'keşke' demesi bile başlı başına bir sorun teşkil ediyor.
“Bir kötek bin nasihatten iyidir” der büyüklerimiz.
Kötek bazen yüreğe atılır. Acısı hiç geçemeyecek bir şekilde…
Yarın keşkeklere sığınmamak için, birbirimizi anlamaya çalışalım... Haklı olmak için değil, hakkı bulmak için uğraşalım sen küçüksün ne anlarsın demeyelim akıl yaşta değil yüreklerde olur bilelim…
Bazen bir bebeğin ağlayışı bazen bir yaşlının bize muhtaç oluşu bazen bir hayvanın bizden sevgi bekleyişi bazen bir çiçeğin suyla dirilişi...
Bize hayatı anlatmalı hayat yaşanmak için vardır sevginin inancın olmadığı bir yürekte
"hayat "sadece zamanı bitirmek için yaşamak olmamalıdır…
Bir hatırlatma yapmalıyım kendi hatalarımızdan oluşan olaylara keşke diyorum asla Rabbimin bize verdiği ecelli müsemmada ki, imtihan dünyasında hastalıklar, ölümler, nice dertler olacak elbette, keşke ölmeseydi olmasaydı demek kadere hükmetmektir ben bu anlamda yazmadım ben kendimizce yaptığımız yanlışlara keşke diyorum, yaradanın imtihanına sadece "vardır bir hikmeti" benim imtihanım deyip yaradana inancımla sığınıyorum birde evladımdan geçte olsa hepinizin önünde özür diliyorum
Afet annem ben yanıldım…
Pişmanlıkların hüzünlerin telafisi olması dileğiyle
Allah emanet olun…
Bu yazı 4766 defa okunmuştur.