Siyah gecenin rengidir Ölüm uykunun adaşıdır teheccüd namazıyla geceyi taçlandırmak için yatağımdan kalktım biraz olsun geceyi hissetmek ve azıcık şeytanı yollamak için pencere den baktığımda her şey geceye ait ve yolundaydı. Sabahın kandırıcı güneşiyle ise şaşkınlığımı yansıttım "Kar yağmış" diyerek hafif bir sevinç eşliğinde. Seyrettim bembeyaz karları nasıl güzel, nasılda tertemiz saflığın sembolü şeklinde, her yeri kaplamıştı. Sıcacık odamdan seyretmeye doyamıyordum Her şey zamanında güzel diye mırıldandım Elimdeki kahvemi yudumlarken Gözüme takılan minicik bir serçe karların arasında rızık arama telaşındaydı. Birden üşüdüm! Ey Rabbim herkese sonsuz nimetler sunan sensin...
Artık yüreğimle beynim sohbet etmeye başlamıştı… Aralık ayı başında ülkemize sığınan Suriyeli mülteci kardeşlerimize kıyafet yardımı toplamıştık Tüm Berlin sefer olmuştu (Deyim yerindeyse) Ama yine de huzursuzdum Kışın fakirlik bir kat daha vurur!
Üşüyen eller sobanın üstünde ısındıkça yürekler soğur, nedenler niçinler bilmeden yapılan isyanlar savaş yapar imanlı kalplerle, Bu kadar zenginin olduğu dünya da Neden evet neden üşür eller... Şimdi zekâtın önemini anlıyorum Herkes zekatlarını hakkıyla verse Bitmese de azalırdı yokluklar…
Tok anlar mı açın halinden! Şimdi orucun önemini de yüreğim haykırıyor... İftara sabırla koşarken ruhlarımız Ezan sesiyle hazırlanan muhteşem sofralarımızda doyasıya yemek yemek? Ama yiyecek yemek bulabilmek... Ya olmasa? Ülkelerinden canlarını koruyabilmek için inanıyorum ki en çokta evlatları adlarına ülkemize misafir oldular yada başka ülkelere "Canlarını" korumak için…
Geçenler de bir TV haberine kulak misafiri oldum duyduklarım karşısında donup kaldım nasıl gözlerim baka bilirdi ki! Duyduklarıma gözlerim şahitlik etmek istemedi yada isyan etti, bilemedim ama seyredemedim "İki günlük bebek soğuktan donarak ölmüştü” Kamplarda kalan mültecilerden birinin canıydı. Ülkesinden kalkıp kurtulmak için geldiği ülkede koruyamamıştı taşıdığı canı...
Tüm benliğim utançtan ayağa kalktı. Ben nasıl hesap vereceğim? Cennete giden bir canın hesabı bana sorulmayacak mıydı? Ne kadar sorumluydum? Kimdi bu canın katili? Soğuk hava mı? Çaresizlik mi? Duyarsızlık mı? Cevapları yüreklerinize bırakıyorum! Verilmeyen zekâtlarımla komşum açken, ben tıkabasa doldurup uyuduğum mide ağrısıyla uyanıp sızlanışımın, hesabı yok muydu? Ya kış geldi gelecek telaşıyla varken modaya uymak için aldığımız kışlık giyeceklerimizin hesabı yok mu? "Amannn ben mi düşüneyim o kadar zengin varken" "Zaten zor zar geçiniyoruz" Gibi nice kelimeler çıkar dudaklardan süzülerek!
Ben de suçluyum sen de sen de hepimiz suçluyuz dilimiz kabul etmese de itiraz konuşmalarıyla savun sakta kendimizi. Yüreğimiz haykırır: “sus sende tüm tok yatanlar da suçlu” diye oysa açalım kar dolaplarımızı kullanmadığımız sonra giyeriz deyip dolapta duran nice kıyafetlerimiz battaniyelerimizi vb. var, verelim onlara vicdan muhasebesi yapalım sadece kendi adımıza nede güzel demiş atalarımız.
Ebû Şureyh, El-Huza’î, Peygamber (sav)’den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle dedi: “- Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, hayır söylesin yahut sussun”
Üşüyorum ellerim bumbuz Dudaklarım kapanmış susuz Kar yağmış etraf bembeyaz Kara yürekler habersiz Bir kaşık çorba uzat dudaklarıma Bir odun at yanar gibi duran sobama Ben de isterdim Zengin olarak dogmayı dünya ya karnın tok ya nasıl duyacaksın açım diye sessiz haykırışımı açlığından midesine taş bağlamış Ümmetimiyiz?
Gerçekten fani Hayatta, Ey efendim şikayetçiyim Beni unutan ümmetinden Diyeceğim baki hayatta Açım! Üşüyorum! Bedenim titrese de açlıktan, soğuktan yüreğim buz tutmuş Unutulmuş mümin olmaktan Ağlıyorum
Soğuk günlerimizi Yürekleri sevgiyle sararak ısıtalım Sevgili okurlarım!...
Bu yazı 4781 defa okunmuştur.