AYAĞINA BASKİ; ANLAŞILSIN…
Vicdan sahibi kişi her şartta adil olmayı başarır. Ne demek?
Peki, burada sorulması gereken soru nedir?
Vicdan nedir?
Şartlar nasıl belirleniyor?
Şartlar oluşmuş olmasa vicdanlar adil olma özelliği göstermiyor mu?
Şartlar nasıl belirleniyor?
Vicdan sahipleri kimler?
   Vaktiyle adil bir hükümdar varmış. Bu hükümdar devlet erkânı ve tebaasından bazı ileri gelenleri ile bir geziye çıkmış. Kafile bayağı kalabalıkmış. Gece geç saatlerde bir köye ulaşmışlar. Burada konaklamaları gerekiyormuş. Vezir alelacele bir yerler bulmaya, yemek hazırlatmaya çalışıyormuş ancak köy halkı bu gelen şaşaalı misafirlere pek itibar etmiyorlarmış.
    Neyse hikâye bu ya o köyün bilge kişisi gelenlerin kim olduğunu anlamış ancak hükümdarı denemek istemiş ve köylüye ihtiyatlı olmalarını bu gelenlere itibar etmemelerini söylemiş. Tabi hükümdar kızmaya, öfkelenmeye başlamış. Köy halkı fukara, garip ancak düzgün bir halkmış.
   Zengin tebaası da bir yandan sağa sola koşturup iyi bir konak ve leziz bir sofra kurmak için çabalıyormuş. Fakat nafile ne bir konak yeri nede bir yiyecek bulabilmişler. Bir hayli zaman geçtikten sonra, hükümdar iş başa düştü anlaşılan deyip köy içine doğru yol almaya başlamış. Burada bulunan en köhne, en virane evin kapısını çalmış. Kapı açılmış bilge kişi hoş geldiniz efendim deyip hükümdarı ve yanındakileri içeri davet etmiş.
   Birden evin diğer kapıları açılmış birde ne görsünler köy halkından insanlar ellerinde tepsiler, mis gibi kokularla içeri girip böyle mükellef büyük bir sofra kurmuşlar. Yenilmiş içilmiş, sohbetler, muhabbetler edilmiş.
   Hükümdar en sonunda o bilge kişiye sormuş. Neden böyle bir davranışta bulundunuz? Bilge kişide: Hükümdarım ben sizin adil ve vicdanlı biri olduğunuzu işitmiştim ancak sizi haddim olmayarak sınamak istedim beni mazur görün acaba böyle davranan bir halka hükümdar nasıl davranır acaba merak ettim demiş.
   Sizin bizzat kendinizin gelmesini, halkla beraber olmanızı, zor şatlarda ve itibar görmemeniz durumundaki öfkenizi yenip yenemeyeceğinizi, zengin tebaanızı kollayıp kollamayacağınızı ve paranın her kapıyı açamayacağını göstermek istedim.
   Hikâye böyle ancak zamanımızda böylemi ülkemizde cereyan eden hadiselere baksanıza vicdan nerde, adalet nerede? Kamu kuruluşlarına, iletişimi gelişmemiş, basiretten bir nebze nasibi olmayan yöneticiler atanabiliyor.
    Milyon dolarlar harcanıp yapılan yatırımlar onlarca yıl yatırılabiliniyor. Devreye alınmak istendiğinde meydana gelen aksilikler yüzünden bir dünya yatırım zararı ısrarla sürdürülmek istenebiliyor. Kimin parasıyla, bu ülkenin insanın parasıyla tabi.
   Ülkemizde sürekli ortalığı karıştırmak isteyen ve kurda ot, kuzuya et veren kişilerin vicdanları hiç sızlamıyor mu peki. Verilen onca zarar ve ziyana birde insan hayatının hiçe sayılarak heba edilirmişçesine ölümlerinden nemalanmak isteyen zihniyet bu yaptıklarının hesabının hiç sorulmayacağını mı zannediyor? 
   Hadi bu dünyada bir şekilde bu işten sıyrıldılar diyelim. Bu yaptıkları eşlerinden, çocuklarından, soylarından sopların Allah cc. öyle bir çıkartır ki neye uğradıklarını şaşırırlar. Bu dünyada görecekleri ve gözlerinin önünde cereyan edecekleri bela ve musibetleri seyrederler ancak hiçbir şey yapamazlar. Birde bunun kabirdeki sorgu suali ve daha sonra ahretteki hesabı, kitabı var.
Velev ki bunları yapanlar Müslüman değiller.
Peki, sizin dininiz size adil olmayı, vicdanlı olmayı emretmiyor mu?
Evrensel değerler içinde insanlara eşit davranmayı salık vermiyor mu?
Bu yaptıklarınızı neyle bağdaştırıyorsunuz?
Nasıl bir vicdan taşıyorsunuz?
Nasıl bir adalet ölçünüz var?
Bu kişilere alet olan kişiler ne zaman üzerinize serpilen ölü toprağını atıp silkeleneceksiniz?
Ne zaman kendinize gelip üzerimizde oynanan oyunları göreceksiniz? 
Sahip olduğumuz bu cennet vatan size vaat edilenden daha mı değersiz?
Ortalığı yangın yerine çevirerek kazanacağınız koltuklara o ateşin ulaşamayacağını mı zannediyorsunuz?
Suyun başındaki kuzu postuna bürünmüş kurdun akan salyaları önünde durduğu sudan mı zannediyorsunuz?
  Bunun yanında başımızdaki yöneticilerin mevcut durumumuzu iyi değerlendirip, toplumun bütün kesimin hassasiyetlerini dikkate alarak hareket etmesi gerektiğini söylemek isteriz.
  Yakaladıkları rüzgarın geçici olduğunu belkide başkaları tarafından çıkarılan palyatif bir yel olabileceğini göz önünden kaçırmamaları ve ülkeyi ilgilendiren politikaları, bunları göz önüne alarak oluşturmalarını ve uygulamalarını, kritik analitik bakış açısını asla bırakmamalarını, hassaten KANAAT ÖNDERLERİNİN görüşlerinin mutlaka ve mutlaka alınması gerektiğini acizane ve fakirane tavsiye ediyoruz.
   Allah cc. yar ve yardımcınız olsun.
Vesselam. Kalın sağlıcakla…